21 Nisan 2015 Salı

Trevanian - Shibumi

Trevanian, ilginç bir Amerikalı yazar. Asıl adı Rodney William Whitaker ama uzun bir süre kimliğini gizli tutup Trevanian ismi ile yayınlamış kitaplarını. 

Yazarın Katya'nın Yazı ve Kasaba adlı kitaplarını da okudum ancak aralarında en iyisi Shibumi.

Shibumi, Rus bir anneden Çin'de doğan bir suikastçinin hikayesini anlatıyor. Annesi'nin ölümünden sonra Japonya'ya gidip orada Go ustasından bu oyun üzerine uzun bir eğitim alıyor. Bunun yanında Shibumi felsefesi ile de tanışıyor. Çok fazla dili biliyor ve yenilerini de kolaylıkla öğrenebiliyor olması, onu büyük sıkıntılardan kurtarıp önemli bir suikastçi olmasına imkan veriyor.

Roman bir taraftan Nicholai Hel'in bir Go ustası olarak yetişmesini ve Shibumi felsefesindeki ilerlemesini anlatırken diğer taraftan Münih Olimiyatlarında Yahudi oyunculara karşı yapılan saldırının intikamını almak isteyen küçük bir yahudi terör grubunun, bu gruptan geriye kalan tek üyenin Hel'e ulaşma ve intikam alma çabalarını anlatıyor. 

Her iki hikayenin tam ortasında Amerikan gizli örgütü ile çok büyük bir global şirketin gizli planları, tüm Dünya'yı kontrol edişi gibi büyük komplo teorileri romanın içerisine yerleştirilmiş.

Tüm bu entrikalar içerisinde Go oyununun incelikleri, temel özellikleri ile Shibumi felsefesi okuyucuya tadımlık olarak veriliyor. Shibumi, hayatı en basite indirgeyip basit yaşamanın erdemleri şeklinde tanımlanabilir. Daha güzeli tanımları vardır muhakkak ama bir kaç kelime ile böyle tanımladım ben; Basit, ama zorlama bir basitlik değil, doğal bir basitlik. 

1979 yılında yayınlanmış roman ve o zamandan buyana hala satılan, okunan, sevilen bir roman. Sanki 1979 yılında yazar kapitalizmin dünyayı ne hale getireceğini tahmin etmiş, baştan uyarmış. Ama dinleyen kim...

11 Mart 2015 Çarşamba

Pisagor Tepkisi - Osman Balcıgil

Önceki yazılarımdan birinde, Osman Balcıgil'den bahsetmiştim. Başka bir kitabını daha size kısaca anlatmak isterim.

Pisagor Tepkisi

Gezi olaylarının hemen başında polisin attığı bir gaz bombası kapsülünün kafasına isabet edip komaya soktuğu genç kızın papaz olan abisi, artık bu düzeni sarsmanın vaktinin geldiğine karar verip yola çıkar. Düzen dediysek sadece olayların cereyan ettiği coğrafyadaki düzen değil, insanları yönetmek, kontrol etmek için dinin araç edilmesi hatta bu amaçla dinin baştan tanımlanmasından bahsediyorum, yani iş daha büyük.

325 yılında İznik'te toplanan konsülün gerçekte hayatından esinlendiği kimdi? Yanlış bilinen gerçekleri bu papaz ve iki arkadaşı ortaya çıkarabilecek mi? 

Başlayınca bitirmeden elimden bırakamadığım bu kitabı siz de beğenirsiniz eminim...


5 Mart 2015 Perşembe

İstanbulda bir turist ikinci sırada ne yapar? 2nd Thing a Tourist do in Istanbul!!! (1. Bölüm)

Uluslararası bir şirkette çalışıyorum, İstanbul'da bir workshop yapalım dedik ve 6 farklı ülkeden dostlarımızla bir araya geldik. Kendilerini nasıl ağırlayalım, nerelere götürelim diye düşünürken, prensip olarak en turistik yerlere gitmek yerine bir turist ikinci sırada veya ikinci gelişinde İstanbul'da ne yaparsa onu hedef almaya karar verdik ve şöyle bir program çıktı;

Birinci gün akşam yemeği - Nakkaştepe Bridge Restaurant
İkinci gün öğleden sonra: 16.00 - 18.30 Sultanahmet Meydanı (hipodrom) - Yerebatan Sarnıcı
                                          19.00 - 20.00 Hocapaşa Medresesi Sema töreni
İkinci gün akşam yemeği - Eminönü Hamdi

Biraz daha detay vermek gerekirse;

Nakkaştepe Bridge Restaurant (http://www.bridgerestaurant.com.tr/)


1997 yılında İstanbul'a taşındığımda ilk gittiğim mekanlardan biriydi ve o günden buyana favori mekanlarımın başında gelir. İstanbul'un en güzel manzaralarından birine sahip, yemekleri çok lezzetli, servis üst düzey ve tüm bunlar için ödenen ücret oldukça makul.


3-4 bölümden oluşan koca bir tesis aslında. Ana restoran, yanında 50 kişiye kadar grupları ağırlayabildikleri ayrı bir bölüm var. İkinci bölüm düğün salonu. Düğün salonunun arkasında İtalyan Cafe var.

Haftasonları açık büfe kahvaltıları var, geçenlerde gittik ama girmemizle çıkmamız bir oldu: Sabah saatlerinde metrobüste kahvaltı yapmak gibi bir şeydi. Ama Baki Bey, buraya kadar gelmişsiniz, bırakmam sizi, italyan cafe'ye gidin ben size kahvaltı göndereceğim dedi. Az önceki balık istifi mekandan sadece bizim olduğumuz bir mekana geçiş yaptık ve harika bir kahvaltı ettik.

Yabancı misafirlerimizle gittiğimiz akşam yemeğinde fiks menü anlaştık. Fiks menüdeki ordöv, ara sıcak vs için balık veya et seçeneklerinden birini belirledikten sonra herkes kendi istediği yemeği yedi. Bol çeşit, kocaman porsiyonlar, ordöv, ara sıcak, tatlı, meyve derken bizim yabancılar gecenin sonunda yerlerinden kalkamadılar.

Bir seferinde eşimle levrek buğulama yedik, inanılmazdı. Bir diğer gidişimizde ise mercimek çorbası içtik, ondan sonra her gittiğimizde mutlaka istedik.




Gezinin diğer bölümlerini bir sonraki yazıda anlatayım. Afiyet olsun

H.K.

3 Mart 2015 Salı

Kim bu Defne?

7 aydır eşimin ve benim hayatımızın en büyük parçası olan kızımızın adı Defne. 27.5 haftalıkken 950 gr doğup 55 gün yoğun bakımda kalan, gerçek anlamda minik kızımız şu an 7 aylık ve 6 kilo. Çok güçlü bir kız; aslanlar gibi mücadele etti ve şu an normal bir bebek. Çok tatlı bir şey oldu, doyamıyoruz. Annesine çekmiş, hem tatlılığı hem de güçlü oluşu: bu süreçte en ufak bir yorgunluk, bezginlik göstermedi, çok dirayetli.

Artık Halil, Seval'in kocası vs yerine yeni bir sıfatım var; Defne'nin Babası. Yeni başladığım blogumda da kullanayım istedim.

Şu an okuyan kimse yok ama olurda isteyen olursa bir kaç fotosunu paylaşabilirim.

Sevgiler

H.K.

2 Mart 2015 Pazartesi

Zerdüşt'ün Sırrı - Osman Balcıgil

Bu aralar, bir yazarım sevdiğim bir kitabını okuduysam, hemen arkasından diğer kitaplarını da olabildiğince okumaya çalışıyorum.

En son bu şekilde okuduğum yazar Osman Balcıgil. Hakkında çok kısa bilgi vermek gerekirse Ulusal gazete, dergi ve televizyonların haber bölümlerdinde çeşitli görevler almış. 2000 yılında gazeteciliği bırakmış. Roman türünde 6 kitabı yayınlanmış;

Ters Kanatlı Şahin
Bilginin Efendisi
Zerdüşt'ün Sırrı
Dantenin İstanbul Cehennemi
Pisagor Tepkisi
Mason Locasında Aşk ve Kılıç


Kitaplarında genellikle, tarihsel bir olayı geçmişte anlatırken bunu güncel bir olaya bağlayıp iki paralel hikayeyi iç içe anlatıyor. Tarihi bilgileri de tadımlık serpiştiriyor romana.

Bu kitaplardan Zerdüşt'ün Sırrı'nı bitirdim, aşağıda çok kısa özetlemeye çalışayım, okumak isteyen olursa diye sürprizini kaçırmamaya çalışacağım.

Pers İmparatoru Kserkses, Babasının başaramadığını başarıp Yunan diyarını işgal etmek için çalışmalara başlıyor. Zerdüşt dininden olan Kserkses, savaşta en ufak bir başarısızlığa uğramamak için her türlü tedbiri almak istiyor. Bu tedbirlerden biri de halkın dini duygularının savaş'ın önüne geçmesini engellemek.

Kserkses'in bu planını anlayan Zerdüşt Rahip, dinin devamını sağlamak için bir plan yapıp uygulamaya koyuyor.

Romanın antik hikayesi, geçmişten ileriye doğru giderken, Zerdüşt'lük ile ilgili araştırmalar yapan iki bilim adamı, buldukları bir izi takip ederek 2010 yılından geriye doğru gidiyorlar. 

Kitap, Pers imparatorluğundan, onun yayıldığı topraklardan bahsediyor (Babil, Mısır, Anadolu Toprakları ve Ege Kıyıları). Romanda tarihsel bilgi olarak 300 Spartalı bile var.

Diğer taraftan Zerdüşt'lüğün temel özelliklerini, ilk tek tanrılı din olarak etki alanını da tadımlık bilgi şeklinde çok güzel paylaşmış.


Zevkle okudum...

Sevgiler

1 Mart 2015 Pazar

Başlayalım...

Bir blog yazma fikri, sevgili dostumuz, ablamız, komşumuz Deniz'in (bydnz.blogspot.com) harika blogunu görünce depreşti. Bundan önce kendimce "sosyal sorumluluk proCesi" olarak, gönüllülerin kitap okudukları bir internet radyosu fikri vardı, şimdilik metin halini burada paylaşayım dedim.

Ne yazmaya çalışacağım; dilim döndüğünce, elim gittiğince, okudukça sizlere bahsedeceğim, belki çok kısa özet olur, fikir olur, bakalım göreceğiz. Önerilere her zaman açığım.

Başlangıç olarak, yakın zaman da okuduğum kitapları yazacağım. Sonra da yenilerini okudukça paylaşırım.

O zaman ne diyelim, gelin beraber okuyalım...

Sevgiler

H.K.